2. Daha önce gördüğün veya işittiğin şeylerden çok daha kötüsü
olacak, kötülükte büyük bir artış görülecek.
3. Şimdi dünyayı yönettiğini gördüğün ülke, yolu olmayan bir çöl
olacak, herkes görsün diye yerle bir edilecek.
4. Üçüncü dönemden sonra yüce Tanrı sana yeterince uzun bir ömür
bahşederse, her yerde bir karışıklık göreceksin. Güneş aniden gece ortasında
parlamaya başlayacak, ay da gündüzün görülecek.
5. Ağaçlar kan damlatacak, taşlar konuşacak, uluslar şaşkınlık
içinde olacak. Yıldızların yörüngeleri değişecek.
6. Yeryüzü sakinlerince hoş karşılanmayan bir kral tahta geçecek,
kuşlar bile uçup gidecek.
7. Ölü Deniz balık verecek, geceleyin çoğu kişi için bilinmeyen,
ama herkes tarafından duyulacak bir ses yankılanacak.
8. Birçok yerde derin yarıklar açılacak ve bu yarıklardan sürekli
alev püskürecek. Vahşi hayvanlar çok uzak kırlara gidecek, yayılıp dolaşacaklar.
9. Kadınlar çok acayip yaratıklar doğuracaklar, taze su kaynakları tuzlu su akıtacak, her yerde dostlar düşman olacaklar. Anlayış saklanacak, sağduyu kendi gizli yerine çekilecek.
9. Kadınlar çok acayip yaratıklar doğuracaklar, taze su kaynakları tuzlu su akıtacak, her yerde dostlar düşman olacaklar. Anlayış saklanacak, sağduyu kendi gizli yerine çekilecek.
10. Çok kişi onu arayacak, ama bulamayacak. Yeryüzü ahlaksızlık ve
kötülükle dolup taşacak.
11. Bir ülke öbürüne soracak: 'Doğruluk yolunun üzerinden dürüst
biri geçti mi?' Öbürü de şöyle yanıtlayacak: 'Hayır'.
12. 0 günlerde insanlar umut edecekler, ama umutları boşa çıkacak;
çalışıp çabalayacaklar, ama asla başaramayacaklar.
13. "Bunlar, sana anlatmama izin verilen belirtilerdir. Ancak
tekrar duaya yönelip gözyaşı dökmeye devam et. Yedi gün oruç tut, o zaman
bunlardan çok daha önemli daha başka belirtiler duyacaksın."
14. Bir irkilme, titremeyle uyandım. İçim geçti, neredeyse
bayılıyordum.
15. Ne var ki, benimle konuşan melek bana destek olup güç verdi,
beni ayaklarımın üzerine dikti.
16. Ertesi akşam halkın önderi Paltiel bana gelip,
"Neredeydin?" diye sordu, "Neden o kadar üzgün görünüyorsun?
17. Sürgündeki İsrail'in senin gözetimine emanet edildiğini
unuttun mu?
18. Canlan, besle kendini. Bir çobanın sürüsünü vahşi kurtlara terk
ettiği gibi bizi yüzüstü bırakma."
19. "Beni yalnız bırak" diye yanıt verdim, "Yedi gün
boyunca yanıma gelme. Daha sonra tekrar gelebilirsin." Bunu duyunca beni
yalnız bırakıp ayrıldı.
20. Yedi gün boyunca, melek Uriel'in bana yapmamı söylediği gibi,
göz yaşlarıyla yas tutarak oruç tutum.
21. Yedi günün sonunda zihnim yine çok fazla karışıktı.
22. Ama kendimi toparladım ve bir kez daha yüce Tanrı'yla konuştum.
23. "Rabbim, efendim" dedim, "Yeryüzünün tüm
ormanlarının ve tüm ağaçlarının arasından sen bir tek asmayı seçtin.
24. Dünyadaki bütün topraklardan sadece küçük bir araziyi seçtin.
Yeryüzündeki bütün çiçeklerden bir tek zambağı seçtin.
25. Bütün engin denizlerden sadece bir tane dereyi kendin için doldurdun, bu zamana kadar kurulmuş kentlerin içinden Siyon'u kendin için ayırdın.
25. Bütün engin denizlerden sadece bir tane dereyi kendin için doldurdun, bu zamana kadar kurulmuş kentlerin içinden Siyon'u kendin için ayırdın.
26. Sen yaratılmış tüm kuşlardan bir tek güvercine ismini verdin
ve meydana getirilmiş tüm hayvanlardan bir tek koyunu seçtin.
27. Sen sayısız ulusların içinden sadece bir tanesini kendi ulusun olarak benimsedin ve sadece bu seçilmiş halka tüm insanların onayladığı yasayı verdin.
27. Sen sayısız ulusların içinden sadece bir tanesini kendi ulusun olarak benimsedin ve sadece bu seçilmiş halka tüm insanların onayladığı yasayı verdin.
28. 0 halde neden Rabbim, bu tek halkı başka ulusların merhametine
terk ettin? Neden bu tek soyu bütün öbürlerinden daha fazla alçaltıp putperest
insanların arasına dağıttın?
29. Senin vaatlerini reddedenler, senin antlaşmalarına inanan
halkını ayaklar altına alıp çiğnediler.
30. Eğer kendi halkından bu kadar çok nefret ediyorsan, onlar
senin kendi ellerinle cezalandırılmalıydılar."
31. Konuşmamı bitirdiğim zaman, önceki gece beni ziyaret eden melek
bana tekrar gönderildi.
32. O, "Dinle beni" dedi, "Sana buyruklar vereceğim.
Çok dikkatlice kulak ver, sana daha fazlasını söyleyeceğim."
33. "Söyle, efendim" diye yanıt verdim. Bana şöyle dedi:
"İsrail'in uğruna yürekten derin bir keder içindesin. İsrail'i, onu
oluşturan Tanrı'nın sevdiğinden daha çok mu seviyorsun?"
34. "Hayır, efendim" dedim, "Ama keder beni
konuşmaya zorladı. Yüreğim yüce Tanrı'nın işlerini anlamaya ve onun yargılarını
kavramaya çalıştığım her saat işkence çekiyor."
35. Bana, "Yapamazsın" dedi. "Neden olmasın
efendim?" diye sordum, "O halde niçin doğdum? Neden annemin rahmi
mezarım olmadı? Bu durumda Yakup'un çilesini, İsrail soyunun güçsüzlüğünü hiç
görmemiş olurdum."
36. O bana şöyle dedi: "Bana henüz doğmamış olanları say,
saçılıp dağılmış yağmur damlalarını topla, solmuş çiçekleri tekrar
açtır.
37. Koruma evlerinin kilidini aç, serbest rüzgarı oraya kapat ya da sesin şeklini görünür kıl. O zaman İsrail'in çilesi hakkındaki soruna yanıt veririm."
37. Koruma evlerinin kilidini aç, serbest rüzgarı oraya kapat ya da sesin şeklini görünür kıl. O zaman İsrail'in çilesi hakkındaki soruna yanıt veririm."
38. "Efendim, Rabbim" dedim, "İnsanların arasında
evi olmayan Tanrı dışında bu bilgiye kim sahip olabilir ki?
39. Ben yalnızca akılsız biriyim, bu durumda ben nasıl sizin
sorularınızı yanıtlayabilirim?"
40. Melek konuşmasını şöyle sürdürdü: "Tıpkı sana sormuş olduğum
şeyleri yanıtlayamayacağın gibi, benim yargılarımı ya da halkıma vaat etmiş
olduğum sevgimin sınırını da hiçbir zaman anlayamayacaksın."
41. Bunun üzerine şöyle dedim: "Ama efendim, eminim ki
vaadiniz dünyanın sonunda yaşayan kişiler içindir. Peki, bizden önce yaşamış
olanların, bizim ya da bizden sonra geleceklerin sonu ne olacak?"
42. 0 şöyle yanıtladı: "Yargı bir daireye benzetilebilir. Ne
en sonuncu çok gecikmiş olacak ne de en önceki çok erken olmuş olacak."
43. Şöyle dedim: "Bütün insanları -geçmişteki, şimdiki ve
gelecekteki-bir defada ve aynı zamanda yaratamaz mıydınız? Böylelikle siz de
yargılamanızı daha az bir gecikmeyle yapabilirdiniz."
44. Ama o şöyle yanıtladı: "Ne yaratılmış olan yaratıcısından
daha hızlı gidebilir ne de dünya üzerinde yaşasınlar diye yaratılan bütün o
insanları aynı anda besleyebilir."
45. "Ama efendim" dedim, "Siz bana, bir zaman
gelecek, yaratılan her varlığa aynı anda hayatları geri verilecek demiştiniz,
bu nasıl olabilir? Eğer zamanı geldiğinde dünya onların hepsini
besleyebilecekse ve hepsi aynı zamanda canlanacaksa, şimdi de onların hepsini
birden besleyebilirdi."
46. "Sorunu bir kadının rahmine sor" diye yanıtladı,
"De ki, 'Eğer on çocuk doğursan, neden sırayla doğurursun? Neden bir
defada ve aynı zamanda onunu birden doğurmazsın?' "
47. "Hayır, efendim" dedim, "Onu yapamaz. Doğumlar
mutlaka aralıklarla gerçekleşmelidir."
48. "Doğru" diye yanıtladı, "Ben de dünyanın
rahmini, doğması tasarlanmışları aralıklarla doğuracak şekilde yaptım.
49. Bir çocuk doğum yapamaz, ne de çok yaşlı bir kadın. Ben de aynı
kuralı, yaratmış olduğum dünya için de geçerli kıldım."
50. Sorularıma devam ettim: "Siz yolu açtığınız için şimdi
ben de sorabilirim" dedim, "Söz ettiğiniz annemiz hâlâ genç mi,
yoksa daha şimdiden yaşlanıyor mu?"
51. Şöyle yanıtladı:
52. "Herhangi bir anneye, daha sonra doğurduğu çocukların
neden daha önce doğurduğu çocuklara benzemediğini, ama daha küçük olduğunu
sor.
53. 0 sana şöyle
diyecektir: 'Güçlü, kuvvetli gençlik zamanımda doğmuş olanlar, yaşlılıkta,
rahmim kuvvetten düşmeye başladığında doğurmuş olduklarımdan çok
farklıdırlar.'
54. Düşün, demek
ki bunun gibi benzer şekilde eğer sen, senden önce doğmuş olanlardan daha
küçüksen,
55. senden sonra
doğanlar daha da küçük olacaktır. Nedeni de yaratılanın giderek yaşlanıyor ve
gençlik gücünü kaybediyor olmasıdır."
56. 0na dedim ki:
"Eğer hoş görürseniz, efendim, yaratıklarınızı nasıl ziyaret edeceğinizi
bana da gösterin."