2. bana şöyle dedi: "Ayağa kalk Ezra, sana şu haberi iletmek
için geldim, iyice dinle."
3. "Buyrun efendim" dedim. Sonra konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Uçsuz bucaksız açık bir alanda oluşturulmuş, enine ve boyuna yayılmış bir
denizi düşün, Ama girişi bir ırmağın ağzı gibi dar,
4. Eğer herhangi bir kimse bu denize ulaşmaya karar verirse, onu
görse de,
5. onun açık sularına o dar geçitten geçmeksizin ulaşamaz.
6. Ya da düz bir alanda kurulmuş bir kenti düşün.
7. Öyle bir kent ki, arzu edebileceğin her şeyle dolu, ama kentin
girişinin sağı ateş, solu da derin bir suyla kaplı, dar ve dik.
8. Suyla ateşin arasında yalnızca bir patika yol var. Bir defada
sadece bir kişinin geçebileceği genişlikte.
9. Örneğin bu kent birisine miras olarak verilseydi, o kişi bu
tehlikeli yollardan geçmeksizin nasıl kendi mirasına egemen olabilirdi?"
10. "O tek yol, efendim" diyerek aynı görüşte olduğumu açıkladım.
10. "O tek yol, efendim" diyerek aynı görüşte olduğumu açıkladım.
11. Bana şöyle dedi: "İsrail'in hissesi de böyle. Yarattığım
dünya İsrail içindi. Adem buyruklarıma karşı gelince insanlık yargılanmayla
karşı karşıya kaldı.
12. Bu dünyanın girişleri dar, acı dolu, çetin, sarp, kötü, tehlike
ve sıkıntılarla dolu olarak yaratıldı.
13. Ama daha büyük dünyanın girişleri daha geniş, emin ve
ölümsüzlüğe götürür.
14. Şu halde, her insan mutlaka bu dar, amaçsız, boş hayata
girmeli. Yoksa ruhların korunduğu yerdeki lütfa hiç erişemez.
15. Öyleyse Ezra, neden ölümlü olduğun, kesinlikle öleceğin
düşüncesinden bu kadar derin bir tedirginlik duyuyorsun?
16. Neden zihnini şu an yerine geleceğe çevirmiyorsun?"
17. "Efendim, üstadım" diye yanıtladım, "Yasanızda
koşulları koymuştunuz: Doğru olanlar bu lütuflara sahip olacak, günahkârlar
yok olacak.
18. Bundan dolayı doğru olanlar bu zor hayata katlanıp öteki dünyadaki huzurlu yaşamı arayabilirler, ama günahkâr hayat yaşayanlar, hiç açık alanlara ulaşmadan, doğrudan zorluklar içine gitmiş olacaklar."
18. Bundan dolayı doğru olanlar bu zor hayata katlanıp öteki dünyadaki huzurlu yaşamı arayabilirler, ama günahkâr hayat yaşayanlar, hiç açık alanlara ulaşmadan, doğrudan zorluklar içine gitmiş olacaklar."
19. Melek şöyle dedi: "Sen Tanrıdan daha iyi yargılayamazsın,
ne de yüce Tanrı'dan daha akıllı olabilirsin.
20. Tanrı'nın önlerine getirdiği yasanın hor görülmesindense, şimdi
yaşayan bir çok kimsenin yok olması daha iyidir!
21. Tanrı tüm insanlara, bu dünyaya geldikleri zaman nasıl yaşama erişeceklerini ve cezalandırılmaktan kurtulacaklarını anlatan açık bilgiler vermişti.
22. Ama günahkârlar O'na itaat etmeyi reddettiler,
23. Onlar kendi boş fikirlerini oluşturup hile ve kötülük tasarladılar. Dahası yüce Tanrı'nın varlığını reddedip O'nun yollarını kabul etmediler.
24. O'nun yasasını ve vaatlerini reddettiler. Yargılarına güvenmediler, buyruklarına itaat etmediler.
25. Onun için Ezra, boşluk boş olanların, doluluk dolu olanlarındır!
21. Tanrı tüm insanlara, bu dünyaya geldikleri zaman nasıl yaşama erişeceklerini ve cezalandırılmaktan kurtulacaklarını anlatan açık bilgiler vermişti.
22. Ama günahkârlar O'na itaat etmeyi reddettiler,
23. Onlar kendi boş fikirlerini oluşturup hile ve kötülük tasarladılar. Dahası yüce Tanrı'nın varlığını reddedip O'nun yollarını kabul etmediler.
24. O'nun yasasını ve vaatlerini reddettiler. Yargılarına güvenmediler, buyruklarına itaat etmediler.
25. Onun için Ezra, boşluk boş olanların, doluluk dolu olanlarındır!
26. "Dinle! Önceden haber vermiş olduğum belirtiler görülmeye
başladığında zaman gelecek, şu anda görünmeyen kent ortaya çıkacak ve şimdi
gizlenmiş olan ülke görünür olacak.
27. Önceden uyardığım kötülüklerden korunmuş olan herkes benim
olağanüstü, görkemli işlerimi görecek.
28. Oğlum Mesih beraberindekilerle ortaya çıkacak, hayatta kalan
herkese dört yüz yıl mutluluk getirecek.
29. 0 zamanın sonunda oğlum Mesih ölecek, böylece nefes alan
bütün insanoğlu da ölecek.
30. Daha sonra dünya, yaratılışın başlangıcındaki gibi, yedi gün
için ilk sessizliğine geri dönecek; geride hiç canlı kimse kalmayacak.
31. Yedi gün sonra henüz uyanmamış olan çağ uyandırılacak, çürümüş çağ ise ölecek.
31. Yedi gün sonra henüz uyanmamış olan çağ uyandırılacak, çürümüş çağ ise ölecek.
32. Yeryüzü bağrında uyuyanları, toprak içinde sessizce
dinlenenleri bırakacak. Koruma evleri kendilerine emanet edilmiş olan ruhları
geri verecek.
33. Daha sonra yüce Tanrı yargıçlık makamında görülecek. Sevgi ve
sabır son bulacak,
34. yalnızca yargı kalacak.
35. Doğruluk sağlam basacak, sadakat güçlü olacak. Dünyada
yapılanların karşılığını verme bir anda başlayacak, açık hesaplaşma yapılacak.
İyi işler uyanacak, kötü işlerin uyumasına izin verilmeyecek.
36. Daha sonra sıkıntı yeri ortaya çıkacak, onun karşısında da
huzur yeri. Cehennemin fırını gösterilecek, karşı tarafta da cennetin sevinci.
37."Daha sonra yüce Tanrı ölümden diriltilmiş uluslara
şunları diyecek: 'Bakın ve anlayın, sizler beni yalanlayıp kulluk etmeyi
reddettiniz, buyruklarımı hor gördünüz.
38. Bir bu tarafa, bir de öteki tarafa bakın: Bu tarafta huzur ve
sevinç, öbür tarafta ateş ve sıkıntı.' Bunlar O'nun, onlara yargı günü
söyleyecekleridir.
39. "O gün güneşsiz, aysız ve yıldızsız;
40. bulutsuz, gök gürültüsüz ve şimşeksiz; rüzgarsız, susuz ve yağmursuz;
karanlık, gecesiz ve sabahsız; yazı, baharı ve kışı olmayan;
41. ısıtmayan, dondurmayan ve soğuk olmayan; dolusuz, yağmursuz ve çiğsiz;
41. ısıtmayan, dondurmayan ve soğuk olmayan; dolusuz, yağmursuz ve çiğsiz;
42. öğlesi, gecesi ve şafağı olmayan; aydınlığı, parlaklığı ve
ışığı olmayan bir gün olacak. Yalnızca yüce Tanrı'nın Işığı'nın parlaklığı var
olacak. Bütün insanlar önlerine serilmiş olan her şeyi görecek.
43. O, adeta yılın bir haftası kadar bir süre devam edecek.
44. Yargı günü için söyleyeceğim buyruk budur. Bu vahyi sadece
sana indirdim."
45. Şöyle dedim: "Efendim, daha önce söylediğimi tekrar
edeceğim: Koşullarını belirlemiş olduğunuz buyruklarınıza itaat ederek
yaşayanlara ne mutlu!
46. Ancak, dua ettiğim kişilere ne olacak? Hiç günah işlememiş ve
senin antlaşmana karşı gelmemiş biri var mıdır?
47. Şimdi anlıyorum ki, gelecek dünya çok az kişiye mutluluk, ama bir çok kişiye sıkıntı getirecek.
47. Şimdi anlıyorum ki, gelecek dünya çok az kişiye mutluluk, ama bir çok kişiye sıkıntı getirecek.
48. Bizleri Tanrı'nın işlerinden uzaklaştırıp soğutan kötülük
kalplerimizde gelişti, bizi çürümenin içine ve ölüm yoluna çekti, yıkımın
yollarını bizlere sere serpe açtı. Bizleri yaşamdan çok uzaklara taşıdı. 0,
bunu sadece bir kaç kişiye değil, ama hemen hemen yaratılmışların tümüne
yaptı."
49. Melek şöyle yanıtladı: "Dinle beni, sana daha fazla bilgi
verip düzeltme yapacağım.
50. Bu nedenledir ki, yüce Tanrı tek bir dünya değil, iki tane
yaratmıştır.
51. Dediğin gibi, doğru olanlar çok değil, sadece bir kaç kişi.
Günahkârların sayısıysa çok. 0 halde yanıtı dinle.
52. Farzet ki, senin bir kaç tane çok değerli taşın var. Onların
arasına adi kurşun ve kil koyarak sayılarına ek yapar miydin?"
53. Hayır" dedim, "Hiç kimse bunu yapmaz."
53. Hayır" dedim, "Hiç kimse bunu yapmaz."
54. 0 konuşmasını sürdürdü: "Şu yönden de bir bak. Yeryüzü ile
konuş, ona alçakgönüllülükle sor, sana yanıt verecektir.
55. Şöyle de: 'Sen altını, gümüşü, bakırı, demiri, kurşunu ve kili
üretiyorsun.
56. Altından daha fazla gümüş, gümüşten daha fazla bakır, bakırdan
daha fazla demir, demirden daha fazla kurşun, kurşundan daha fazla kil var.'
57. Sonra sen kendin yargıla, hangileri değerli ve arzu edilir,
hangileri sıradan."
58. "Efendim, üstadım" dedim, "Sıradan şeyler
ucuzdur, daha az olanlar ise daha değerli."
59. Oda şöyle yanıtladı: "Bundan ne sonuç çıkar, düşün o
halde: Elde edilmesi zor olan şeye sahip olan kişinin memnun olması için,
sıradan şeylere sahip olandan daha fazla nedeni vardır.
60. Aynı şekilde,
vaat ettiğim yargı günümde, ben kurtulmuş bir kaç kişiyle mutlu olacağım. Çünkü
onlar benim görkemimi egemen kıldılar. Onların aracılığıyla adım bilindi.
61. Buna karşılık
kayıp halk için hiç yas tutulmayacak. Onlar artık buhardan başka bir şey değiller,
alev veya duman gibiler. Onlar ateş alıp birden bire alevlenir, sonra da sönüp
ortadan kaybolurlar."
62. Sonra şöyle
dedim: "Toprak ana, sen ne doğurmuşsun! İnsanın aklı, varlığın geri
kalanı gibi bir toprak ürünü müdür?
63. Eğer
gerçekten topraktansa, hiç yaratılmamış olması daha iyiydi!
64. Ama gerçekte
biz düşünme yeteneğiyle büyüyüp gelişiyor, onun tarafından sıkıntı görüyoruz.
Bizler ölüme mahkûmuz ve biz bunu biliyoruz.
65. İnsanoğlu
için ne acı! Vahşi hayvanlar için ne mutluluk! Ne acı annenin her bir çocuğu
için! Ne büyük sevinç sığırlar ve sürüler için!
66. Onların durumu bizimkinden ne kadar daha iyi! Onları bekleyen bir yargı günü yok, ölümden sonraki yaşam, sıkıntı ve kurtuluşa dair bilgileri yok!
66. Onların durumu bizimkinden ne kadar daha iyi! Onları bekleyen bir yargı günü yok, ölümden sonraki yaşam, sıkıntı ve kurtuluşa dair bilgileri yok!
67. Eğer bir
sıkıntı olacaksa, gelecekte bir yaşamın bize vaat edilmesinin nesi güzel?
68. Her yaşayan
insan ağır bir yük yüklenmiş, kötülükle lekelenmiştir, baştan başa bir
günahkârdır.
69. Eğer öldükten
sonra bizi bekleyen bir yargı günü olmasaydı, daha iyi olmaz mıydı?"
70. Melek şöyle
yanıtladı: "Yüce Tanrı yeryüzünü, Adem'i ve çocuklarını yaratırken ilk
önce yargı gününü ve onunla beraber oluşacakları tasarladı.
71. İnsan düşünme
yetisiyle gelişir dediğinde, senin kendi sözlerin yanıtı sana veriyor.
72. Bu dünyanın
insanları günahı bilinçli olarak işlemişlerdir. Onları bir sıkıntının
beklemesinin nedeni de budur. Onlar buyrukları aldılar, ama uymadılar. Yasayı
kabul ettiler, ama saygısızlık edip bozdular.
73. Yargı günü
nasıl bir savunmada bulunabilecekler, son günde yanıtları ne olacak?
74. Yeryüzündeki
insanlara karşı yüce Tanrı ne kadar sabırlı oldu! Onların hatırı için değil,
ama önceden belirlenmiş gelecek uğruna."
75. Bunun üzerine
dedim ki: "Efendim, eğer gözünüzde lütuf buldumsa, şunu bana açıklar
mısınız? Öldükten sonra bizlere ruhlarımız geri verildiğinde, sen yeni dünyanı
yaratana kadar rahat içinde mi bekletileceğiz, yoksa sıkıntımız derhal
başlayacak mı?" "Onu da sana anlatacağım" diye yanıtladı,
76. "Ama
kendini benim yasamı horlayanlarla, sıkıntı çekeceklerle bir sayma.
77. Çünkü sen,
her ne kadar sana son günlere kadar gösterilmeyecek olsa da, yüce Tanrı'nın
gözünde iyi işlerden oluşan bir hazine biriktirip depoladın.
78. Ama şimdi
ölümden konuşalım: Yüce Tanrı bir insanın ölmesi için son kararını verdiğinde,
ruh her şeyden önce bedeni terk edip onu bahşetmiş olan biricik varlığa, yüce
Tanrı'ya tapınmak için geri döner.
79. Ancak, yüce
Tanrı'nın yollarını reddedip O'nun yasasını hor görenlere, Tanrı'dan
korkanlardan nefret edenlere gelince,
80. onların
ruhları sürekli kalacakları bir yere gitmek yerine, aylak aylak, acı, sıkıntı
ve keder içinde dolaşır dururlar. Bu da yedi nedenden dolayıdır.
81. İlk olarak
onlar yüce Tanrı'nın yasasını hor görmüşlerdir.
82. İkincisi,
sonsuz yaşamı kazandıracak olan içten tövbe etme fırsatını yitirmişlerdir.
83. Üçüncüsü,
yüce Tanrı'nın antlaşmalarına güvenmiş olanlar için hazırlamış olduğu ödülü
görürler.
84. Dördüncüsü,
son günlerde kendilerini bekleyen sıkıntıyı düşünmeye başlarlar.
85. Beşincisi,
meleklerin diğer ruhların bulundukları huzur içindeki yerlerini koruduklarını
görürler.
86. Altıncısı, yakında
kendilerinin sıkıntı içine gireceklerini bilirler.
87. Yedincisi
hepsinden en şiddetli olandır: Yüce Tanrının görkemi karşısında onlar utanç
içinde yıkılırlar, üzüntü içinde eriyip biterler, yaşamlarında O'na karşı işledikleri
günahları hatırlar, küçülüp büzülürler. Onlar son gün hesap vermek için O'nun
huzuruna getirileceklerdir.
88. "Yüce
Tanrı'nın ilkelerini yerine getirmiş olanlara gelince, ölümlü bedenlerini terk
etme zamanı geldiğinde onlara şöyle olacak:
89. Yeryüzünde kaldıkları sürece onlar sürekli sıkıntı ve tehlikeye rağmen yüce Tanrıya hizmet ettiler. Onlara verilen yasaya bağlı kaldılar.
90. Onların ödülleri budur:
89. Yeryüzünde kaldıkları sürece onlar sürekli sıkıntı ve tehlikeye rağmen yüce Tanrıya hizmet ettiler. Onlara verilen yasaya bağlı kaldılar.
90. Onların ödülleri budur:
91. İlk Önce
onlar, kendilerini kendisinin olarak alıp kabul eden Tanrı'nın cennetini
görmekten çok büyük bir mutluluk duyacaklar. Daha sonra içeri girip belirlenen
yedi aşamada dinlenecekler.
92. 0nların ilk
mutluluğu, onları doğru yoldan çıkarıp hayattan ölüme götürmede başarısız olmuş
olan, doğuştan gelen kötülüğe yönelik, kendi iç dürtülerine karşı verdikleri
uzun mücadelede kazandıkları zaferdir.
93. İkinci
mutlulukları da, günahkâr ruhların durup dinlenmeksizin başı boş dolaşmalarını
ve onlar için hazırlanmış cezayı görmeleridir.
94. Üçüncü
mutlulukları, yaratıcıları tarafından kendilerine verilen iyi haberdir ki,
onlar yaşamları boyunca kendilerine emanet edilen yasaya bağlı kaldılar.
95. Dördüncü
mutlulukları, huzurla dolu, meleklerce korunan ve şimdi beraberce paylaştıkları
bekleme yerlerinde sonradan olacakları bilmek. Onları bekleyen gelecek çağdaki
cennetten haberdar olmak.
96. Beşinci
sevinçleri, kaçıp kurtuldukları çürümüş dünya ile mülkleri olacak gelecek
yaşam arasındaki farktır. Bu gelecek yaşamda sonsuza kadar eski sıkıntılarından
özgür edilecek, mutlu ve rahat yaşayacaklardır.
97. Altıncı
mutlulukları, güneş kadar aydınlık yüzleriyle yıldızlar gibi parlayacaklarına,
asla sönüp ölmeyeceklerine güvenmeleridir.
98. Hepsinin en
büyüğü olan yedinci mutlulukları ise yaşamları boyunca hizmet ettikleri ve
şimdi kendisinden görkemle ödüllerini alacakları Biricik varlığı yüz yüze
görmek için koştuklarında, tüm korku ve utançtan özgür olmalarını sağlayacak
güvencedir.
99. "Bildirmiş
olduğum bu mutluluklar doğru kişiler için kararlaştırılmış armağanlardır.
Daha önce açıkladığım sıkıntılarsa asiler için saptanmış işkencelerdir."
100. Bunun
üzerine şöyle sordum: "Ruhlar bedenlerinden ayrıldıklarında bana
açıkladıklarınızı görme fırsatı onlara verilecek mi?"
101. "Onlara yedi gün izin verilecek" diye yanıtladı, "Sana anlattıklarımı görmeleri için onlara yedi gün izin verilecek. Daha sonra öbür ruhların bulunduğu yerde toplanacaklar."
101. "Onlara yedi gün izin verilecek" diye yanıtladı, "Sana anlattıklarımı görmeleri için onlara yedi gün izin verilecek. Daha sonra öbür ruhların bulunduğu yerde toplanacaklar."
102. Tekrar
sordum: "Efendim, eğer gözünüzde lütuf bulduysam biraz daha açıklayın.
Yargı günü doğru olanların kötülükleri bağışlanacak mı? Yoksa onlar yüce
Tanrı'ya mı yalvaracaklar?
103. Babalar
kendi oğulları, oğullar kendi anne babaları, kardeşler kardeşleri, akrabalar
yakınları, dostlar değerli arkadaşları adına dua edebilecekler mi?"
104. "Gözümde
lütuf buldun" diye yanıtladı, "Sana anlatacağım. Yargı günü kesindir
ve doğruluk mührünü sergiler. Şu anki çağda bir baba çocuğunu kendi yerine
hasta olsun, uyusun, yesin ve kendi yerine iyileşsin diye gönderemez. Ne de
bir çocuk babasını, bir efendi kölesini, bir adam en iyi dostunu!
105. Aynı
şekilde, hiç kimse hiç bir zaman bir başkası için af dileyemeyecek. O gün
geldiğinde, her birey kendi kötülük ve iyiliklerinden sorumlu
tutulacaktır."
106. Meleğe
şu karşılığı verdim: "Ama o zaman bizim Kutsal Kitap'ta okuduğumuz aracı
olmak nasıl oluyor? İbrahim Sodom halkı için dua etti. Sonra Musa çölde günah
işlediklerinde atalarımız için,
107. daha
sonra Akan zamanında Yeşu İsrailliler için dua ettiler.
108. Saul
döneminde Samuel, veba döneminde Davut, tapınak adandığında Süleyman dua etti.
109. İlyas
halk için yağmur duasına çıktı, ölü bir adam tekrar hayata dönsün diye dua
etti.
110. Hizkiya
Sanherib zamanında ulusu için dua etti. Buna benzer bir çok örnek var.
111. Yozlaşma
ve kötülüklerin arttığı günlerde doğru kişiler günahkârlar için af dilemişse,
yargı günü aynı şey neden olmasın?"
112. Melek
bana şu yanıtı verdi: "Şu anki dünya son değildir. Tanrı'nın yüceliği
sürekli onda kalmaz. Güçlülerin zayıflar için dua etmesinin nedeni de budur.
113. Ancak
yargı günü şu anki dünyanın sonu olacak ve gelecek sonsuz dünyanın üzerindeki
çürümenin sona ereceği,
114. tüm aşırılıkların yok olacağı, imansızlığın kökünden söküleceği, adaletin tamamen egemen olacağı dünyanın başlangıcı olacak. Dürüstlük güneş gibi yükselecek.
114. tüm aşırılıkların yok olacağı, imansızlığın kökünden söküleceği, adaletin tamamen egemen olacağı dünyanın başlangıcı olacak. Dürüstlük güneş gibi yükselecek.
115. Böylece
yargı gününde davasını kaybeden kişi için hiç acıma olmayacak, kazanan kişi
içinse hiçbir şekilde karar değişmeyecektir."
116. 0na
şöyle dedim: "Yine de bu benim görüşüm, ilk düşüncem de son düşüncem de
bu: Tanrı Adem'i hiç yaratmamış olsaydı, ya da yarattığında günah işlemekten
uzak tutsaydı dünya ne kadar iyi olacaktı.
117. Çünkü
şimdi üzüntü içinde yaşamış olmanın ölümden sonraki cezayı beklemek dışında
bizlere ne gibi bir katkısı olabilir?
118. Ey
Adem, ne yaptın sen? Günahın, yalnızca senin düşüşün olmadı, tüm çocuklarının
da bizim de düşüşümüz oldu.
119. Biz
öldürücü günahlar işlediğimizde bize ölümsüzlüğün vaat edilmesinin
120. ya
da içinde bulunduğumuz düşkünlükte sonsuzluğu umut etmenin
121. veya
bizler o kadar kötü bir yaşam yaşarken, sağlık ve esenlik içinde yaşamayı umut
etmenin neresi iyi?
122. Yüce Tanrı'nın görkemi tertemiz bir yaşam yaşayanlara rehberlik edecektir. Ama bu kadar kötülüğe yönelmiş bizlere nasıl yardım edilebilecek?
123. Cennet ve onun kusursuz, şifa kaynağı sonsuz meyvesi bize açıklandı, ama biz giremiyorsak nesi güzel?
122. Yüce Tanrı'nın görkemi tertemiz bir yaşam yaşayanlara rehberlik edecektir. Ama bu kadar kötülüğe yönelmiş bizlere nasıl yardım edilebilecek?
123. Cennet ve onun kusursuz, şifa kaynağı sonsuz meyvesi bize açıklandı, ama biz giremiyorsak nesi güzel?
124. Yuvamızı
doğru yoldan ayırdığımızdan bu yana oraya asla giremeyeceğiz.
125. Kendilerini
denetleyebilenler yıldızlardan daha çok parlayacaklar. Ama geceden daha karanlık
yüzlü bizler için nesi iyi?
126. Kötülük, günah dolu hayatımız boyunca ölümden sonra bizleri bekleyen sıkıntıları hiç düşünmedik."
126. Kötülük, günah dolu hayatımız boyunca ölümden sonra bizleri bekleyen sıkıntıları hiç düşünmedik."
127. Melek
bana şöyle yanıt verdi: "Her insanın dünyevi mücadelesi sırasında hiç
aklından çıkarmaması gereken düşünce şudur:
128. Eğer o yenilmişse, mutlaka senin söz ettiğin sıkıntıları kabul etmesi gerekir. Ama kazanmışsa, açıklamış olduğum ödül onun olacaktır.
129. Bu yüzden Musa kendi döneminde 'Hayatı seç ve yaşa!' diyerek halkını teşvik etmişti.
128. Eğer o yenilmişse, mutlaka senin söz ettiğin sıkıntıları kabul etmesi gerekir. Ama kazanmışsa, açıklamış olduğum ödül onun olacaktır.
129. Bu yüzden Musa kendi döneminde 'Hayatı seç ve yaşa!' diyerek halkını teşvik etmişti.
130. Oysa
onlar ona inanmadılar. Ne ondan sonraki peygamberlere, ne de Tanrı'ya!
131. Onların
üzerindeki lanet yüzünden hiç bir üzüntü söz konusu olmayacak, sadece inanmış
olanların kurtuluşları için duyulan sevinç var olacak."
132. "Efendim"
dedim, "Biliyorum ki, yüce Tanrı merhametlidir', çünkü henüz doğmamışlara
acır.
133. 'Bağışlayıcıdır',
çünkü tövbe edip yasaya uygun yaşayanları affeder.
134. 'Sabırlıdır',
çünkü günah işleyenlere karşı sabırlı davranır.
135. 'Cömertçe
verendir', çünkü almak yerine vermeyi tercih eder.
136. Tekrar
tekrar geçmişteki, şimdiki ve gelecekteki günahkârları bağışladığından
'bağışlaması bol Olandır.
137. Öyle
olmasaydı, O'nun sürekli bağışlaması olmasaydı, dünya ve onun üzerinde
yaşayanlar için hiç yaşama umudu olmayacaktı.
138. 0 'cömert' diye de bilinir, çünkü O'nun günahkârları günahlarından arındıran cömertliği olmasaydı, insanoğlunun on binde birlik kısmı bile sonsuz yaşamı umut edemeyecekti.
138. 0 'cömert' diye de bilinir, çünkü O'nun günahkârları günahlarından arındıran cömertliği olmasaydı, insanoğlunun on binde birlik kısmı bile sonsuz yaşamı umut edemeyecekti.
139. 0
aynı zamanda adil' olarak da bilinir, çünkü sözüyle yarattığı sayısız günahlıya
karşı bağışlayıcı olmasaydı,
140.
sanıyorum ki, tüm insan soyundan sadece pek azı hayatta kalabilirdi."