2. hiç gök gürlemiyor, hiç şimşek çakmıyor. Cennetin temelleri
henüz atılmamış,
3. ne de onun görülecek hoş çiçekleri var! Ne yıldızları hareket
ettiren güçler yerleştirilmiş, ne de sayısız melekler ordusu toplanmış.
4. Ne havanın uçsuz bucaksız alanı kurulmuş, ne de göğün
katmanlarının adları belirlenmiş. Siyon henüz Tanrının ayağını koyacağı
basamak olarak seçilmemiş.
5. Bugünkü çağ henüz planlanmamış, günahkârların düzenleri henüz
yasa dışı kabul edilmemiş. Sadakat hazinesinde biriktirilenlerin üzerine
Tanrı'nın mührü de basılmamış.
6. Bu konuda düşündüm. Bütün evren tamamen benim, yalnızca benim
yüzümden yaratıldı. Aynı şekilde, tamamen benim, yalnızca benim yüzümden de
son bulacak."
7. Meleğe sordum: "Çağları bölen süreleri anlat bana. Ne zaman
ilk çağ biter ve sonraki başlar?"
8. 0, "Süre İbrahim ve İshak'ın arasındaki süreden daha büyük
olmayacak" dedi, "Çünkü Yakup ve Esav onun soyunun çocuklarıydı.
Doğumları sırasında Yakup'un eli Esav'in topuğunu sımsıkı kavrıyordu.
9. Esav ilk çağın sonunu, Yakup ise gelecek çağın başlangıcını
temsil ediyor.
10. Bir insanın başlangıcı elinde, sonu ise topuğundadır. Topuk
ve el arasında herhangi bir ara süre arama Ezra."
11. "Efendim, üstadım" dedim, "Eğer gözünüzde lütuf
buldumsa,
12. bir kısmını bir önceki gece bana gösterdiğiniz
belirtilerin sonuncusunu da bana bildiriniz."
13. "Ayaklarını yükselt" diye yanıtladı, "Yüksek
sesle çınlayan bir ses işiteceksin.
14. 0 konuşmaya başladığında,
15.eğer durduğun yeri titretir ve sarsarsa korkma. O sonu anlatır
ve yeryüzünün temelleri anlayacak ki, o kendilerinden söz ediyor.
16. Onlar titreyip sarsılacaklar, çünkü biliyorlar ki, sonunda mutlaka şekillerini değiştirecekler."
16. Onlar titreyip sarsılacaklar, çünkü biliyorlar ki, sonunda mutlaka şekillerini değiştirecekler."
17. Bunu işittiğimde ayaklarımı yükseltip dinledim, ses konuşmaya
başladı. Onun sesi, çağlayan suların sesi gibiydi. Şöyle diyordu:
18. "Yeryüzünde yaşayanları yargılamaya geleceğim zaman
yaklaştı.
19. Günahkârların kötülüklerini araştıracağım zaman,
20. Siyon'un aşağılanmasının son bulacağı zaman, geçip giden
çağın üzerine mührün basılacağı zaman... Sonra bu belirtileri yerine
getireceğim: Göğün gözü önünde kitaplar açılacak, herkes aynı anda onları
görecek.
21. Yalnızca bir yaşında olan çocuklar bile konuşabilecek, hamile
kadınlar üç dört aylık bebeklerini erken doğuracak. Onlar yaşayacak, atlayıp
zıplayacaklar.
22. Ekilen tarlaların birden bire ekilemez oldukları görülecek,
dolu ambarların aniden boşaldıkları farkedilecek.
23. Yüksek sesli, şiddetli bir boru sesi olacak, işiten herkesin
kalbinde dehşetli bir korku esecek.
24. 0 zaman arkadaşlar, sanki düşmanlarıymış gibi dostlarıyla savaşacaklar,
yeryüzünde yaşayanlar dehşete kapılacak. Üç saat boyunca akan ırmaklar
duracak.
25. "Bütün bunlardan sonra her kim geriye kalırsa, önceden
bana haber verildi ki, o korunacak, getirdiğim kurtuluşu, benim dünyamın sonunu
görecek.
26. Onların hepsi, ölümü hiç bilmeksizin cennete alınan insanları
görecek. Daha sonra yeryüzündeki insanlar kalplerinde bir değişim hissedecek ve
daha iyi düşünecekler.
27. Kötülük tamamen yok edilecek,
28. hile, yalan ortadan kaldırılacak. Buna karşın doğruluk,
sadakat gelişecek. Ahlak bozukluğunun, çürümenin hakkından gelinecek. Şimdiye kadar
meyvesiz olan gerçek aydınlığa çıkacak."
29. Ses benimle konuşuyorken ayağımın altındaki zemin titremeye
başladı. Sonra melek bana şöyle dedi:
30. "Bunlar sana bu gece getirdiğim vahiylerdir.
31. Eğer bir kez daha dua edip yedi gün oruç tutarsan, sana daha
büyük şeylerden söz etmek için geri geleceğim.
32. Çünkü yüce Tanrı sesini duydu. Güçlü Olan bütün yaşamın boyunca
gösterdiğin paklığı ve erdemi görüyor.
33. Beni sana, tüm bu vahiylerle ve şu mesajla göndermesinin nedeni
de budur: 'Kendine güven, hiç korkma.
34. Şimdi bu çağda yararsız düşüncelere kaygı ve aceleyle dalma.
Sonra en son çağ geldiğinde aceleyle hareket edemeyeceksin.' "
35. Hemen uyandım, önceki gibi aynı biçimde yedi gün oruç tuttum.
Böylece bana söylenen üç hafta tamamlandı,
36.Sekizinci gece yine yürekten tedirgindim, yüce Tanrı'yla konuştum.
37. Düşüncemde büyük ızdırap içindeydim.
38. Şöyle dedim: "Ey Rabbim, yaratılışın başlangıcında sen
sözü söyledin. İlk gün dedin ki, 'Gökyüzü ve yeryüzü olsun!' ve sözün yerine
geldi.
39. 0 zaman havada dolaşan ruhlar oradaydı, karanlık ve sessizlik
her yeri doldurmuştu, insan sesine benzer hiçbir ses yoktu.
40. Sonra sen, o zamandan bu yana yapmış olduğun işlerini görünür kılması için ışığa koruma odalarından dışarı çıkmasını buyurdun.
41. İkinci gün gökkubbenin meleğini yaratıp ona bir parçası yukarıda, diğeri de aşağıda kalacak şekilde, suların arasını bölen engeller yapmasını buyurdun.
40. Sonra sen, o zamandan bu yana yapmış olduğun işlerini görünür kılması için ışığa koruma odalarından dışarı çıkmasını buyurdun.
41. İkinci gün gökkubbenin meleğini yaratıp ona bir parçası yukarıda, diğeri de aşağıda kalacak şekilde, suların arasını bölen engeller yapmasını buyurdun.
42. Üçüncü gün sulara yeryüzünün yedinci kısmında toplanmalarını
buyurdun, öbür altı kısmı ise kuru toprak yaptın, Ondan bir kısmı senin
hizmetine ekilip sürülmek için ayrıldı.
43. Söz ağzından çıkar çıkmaz bir anda işi bitirdi.
44. Anında çok sayıda arzulanabilecek çeşitli tatlarda, bereketli,
değişik renkli, harika kokulu meyveler oluştu. Bunlar üçüncü gün oldu.
45. Dördüncü gün buyruğunla tüm parlaklığı ve görkemiyle güneşi, ayı ve özenle yerleştirilmiş yıldızları yarattın.
45. Dördüncü gün buyruğunla tüm parlaklığı ve görkemiyle güneşi, ayı ve özenle yerleştirilmiş yıldızları yarattın.
46. Onlara, yakında yaratacağın insana hizmet etmelerini buyurdun.
47. Beşinci gün suların toplanmış olduğu yedinci kısma, yaşayan
yaratıkları, kuşları ve balıkları oluşturmasını buyurdun.
48. Böylece buyruğuna uyarak durgun ve hayatsız su canlı
yaratıkları meydana getirdi. Öyle ki, uluslar senin harika işlerini övsün.
49. Daha sonra sen iki yaratığı ayırdın, birine Behemot, öbürüne de Livyatan adını verdin.
49. Daha sonra sen iki yaratığı ayırdın, birine Behemot, öbürüne de Livyatan adını verdin.
50. Suların toplandığı yedinci kısım her ikisini birlikte
barındıramayacağı için onları ayrı yerlere yerleştirdin.
51. üçüncü gün kuru yapmış olduğun toprağın bir kısmını -binlerce
tepesi bulunan ülkeyi- kendi ülkesi olarak Behemot'a verdin.
52. Livyatan'a ise yedinci kısmı, suları verdin. Onları arzu ettiğin zaman istediğin kişilerin yemesi için sakladın.
52. Livyatan'a ise yedinci kısmı, suları verdin. Onları arzu ettiğin zaman istediğin kişilerin yemesi için sakladın.
53. Altıncı gün yeryüzüne senin için sığırlar, vahşi hayvanlar ve
sürüngenler var etmesini buyurdun.
54. İşlerini tamamlamak için Adem'i yarattın, ona yarattığın her şeyin
üzerinde egemen olma yetkisini verdin. Adem'den bize kadar hepimiz senin
seçilmiş halkın, onun soyunun çocuklarıyız.
55. "Ey Rabbim, tüm yaratılış öyküsünü ezbere sayıp
döktüm.'Çünkü demiştin ki,
56. sen bu dünyayı bizim uğrumuza yarattın. Adem'in soyundan gelen
ulusların geri kalanı önemsiz, onlar bir tükürükten daha değerli değiller.
Tümünün sayısı kovadan akan bir damladan daha fazla değil.
57. Ey Rabbim,
ancak o değersiz kabul edilen uluslar bugün bizi yönetiyor ve yiyip yutuyor.
58. Biz, senin
halkın -senin ilk doğanın, senin oğlun, senin destekleyicin, senin en çok
sevdiğin halkın- onların eline teslim edildik.
59. Dünya gerçekten bizim için mi yaratıldı? O halde neden bizler bizim dünyamızda egemenliği alamıyoruz? Bu ne kadar daha böyle sürecek?"
59. Dünya gerçekten bizim için mi yaratıldı? O halde neden bizler bizim dünyamızda egemenliği alamıyoruz? Bu ne kadar daha böyle sürecek?"