2. yüce Tanrı'nın yaratmış olduğu dünyayı yargılayacağı zamanın geldiğini
anlayacaksın.
3. Yeryüzünde depremler, isyanlar, uluslar arasında
anlaşmazlıklar, güvenilmez yönetimler, korkuya kapılan krallar olacak. Bunları
görünce
4. dünyanın başlangıcından beri yüce Tanrı'nın söylemiş olduğu olayların gerçekleştiğini anlayacaksın.
4. dünyanın başlangıcından beri yüce Tanrı'nın söylemiş olduğu olayların gerçekleştiğini anlayacaksın.
5. Yeryüzünde olan her şeyin bir başlangıcı ve açıkça belirlenmiş
bir sonu var.
6. Yüce Tanrının belirlediği zamanlar için de bu böyledir.
Mucizelerle görkemli işler başlangıcı, güçlü işler de sonu belirtir.
7. "Güven içinde gelip yıkımdan kaçan her kim olursa, o kişi
8. iyi eylemleri ve gösterdiği inanç sayesinde, önceden sana
söylemiş olduğum tüm o tehlikelerden kurtulacak, bütünüyle sonsuzluk için
sınırlarını çizmiş olduğum ülkeme girecek. Kurtuluşa tanık olacaktır.
9. Benim yasamı kötüye kullanmış olanlar ise bir sürprizle karşılaşacaklar.
Onların saygısızlıkları kendilerine sürekli sıkıntı getirecek.
10. Kendilerine vermiş olduğum tüm iyi şeylere rağmen, yaşamları boyunca beni kabul etmeyenlerin hepsi,
10. Kendilerine vermiş olduğum tüm iyi şeylere rağmen, yaşamları boyunca beni kabul etmeyenlerin hepsi,
11. özgürken bile yasamı hor görmüş olanların hepsi, yol açıkken
küçümseyerek pişmanlık ve tövbe düşüncesini akıllarından çıkarmış olanların
hepsi
12. gerçeği ölümden sonraki şiddetli acıyla öğrenecekler.
13. Ezra, tanrı tanımazların nasıl cezalandırılacağı konusunda
soru sormayı bırakmalısın. Bunun yerine artık doğru kişilerin nasıl ve ne zaman
kurtulacağıyla ilgilen. Dünya kendilerinin olmak üzere onlar için yaratıldı."
14. Ben de,
15. "Önceden söylemiş olduğumu yineliyorum" dedim,
16. "Yitik kişiler kurtulmuşlardan çok daha fazla. Bu bir su
damlasını bir dalga ile karşılaştırmaya benzer."
17. Melek bana şöyle yanıt verdi: "Ekilmiş tohum, çiçeğin
rengi, işçinin ürünü, çiftçinin hasadı toprağa bağlıdır.
18. Dünyayı yaratmadan önce üzerinde yaşayacaklarla ilgili planlar
yapıyordum. O zaman henüz yaşayan can olmadığı için hiç kimse planıma itiraz
edememişti.
19. Bu dünyayı bitmez tükenmez bir gıda ve akıl almaz bir yasayla
donattım. Buna karşılık yarattıklarım çürümüş bir yaşamı tercih ettiler,
20. Dünyama baktım, işte çürümüşlük yayılmıştı. İnsanın fena düşüncelerinden dolayı tehlike içindeydi.
20. Dünyama baktım, işte çürümüşlük yayılmıştı. İnsanın fena düşüncelerinden dolayı tehlike içindeydi.
21. Bunu gördüğümde onları yok etmemek için kendimi zor tuttum.
Bir salkımdan bir tane üzümü, ormandan bir tane ağacı kurtardım.
22. Bırak öyleyse, kaybolmak için doğmuş olan yığınlar yıkıma uğrasınlar. Ama kurtuluş için yetkinliğe erdirdiğim halkım güvenlikte olsun.
22. Bırak öyleyse, kaybolmak için doğmuş olan yığınlar yıkıma uğrasınlar. Ama kurtuluş için yetkinliğe erdirdiğim halkım güvenlikte olsun.
23. "Sen Ezra, bir hafta daha bekle.
24. Bu kez oruç tutma, ama hiç bir evin olmadığı çiçekli bir
tarlaya git, sadece orada ne yetişiyorsa onu ye. Hiç et yeme, şarap içme,
durmadan yüce Tanrı'ya dua et.
25. Daha sonra yine seninle konuşmaya geleceğim."
Dördüncü Görüm
26. Böylece meleğin beni yönlendirdiği Ardat diye adlandırılan
tarlaya gittim. Orada çiçeklerin arasında oturdum. Yiyeceğim tarlada yetişen
neyse oydu, gönül hoşnutluğu ile yedim.
27. Hafta sona erdi. Ben tekrar bütün o zihin bulandıran
tereddütlerle aklım karışık ve sıkıntılı olarak, otların üzerine uzanmış
yatıyordum.
28. Sessizliğimi bozup yüce Tanrı'ya yakardım:
28. Sessizliğimi bozup yüce Tanrı'ya yakardım:
29. "Ey Rabbim" dedim, "Mısır'dan göç zamanında
atalarımız çorak ve ayak basmamış çöl boyunca seyahat ederken, onlara kendini
gösterdin.
30. 'Duy beni İsrail, dinle sözlerimi Yakup soyu.
30. 'Duy beni İsrail, dinle sözlerimi Yakup soyu.
31. Bu, meyvesini toplamanız, size sonsuza kadar görkem getirmesi
için aranıza ektiğim benim yasamdır' dedin.
32. Ancak yasanı almış olan atalarımız ona uymadılar, senin
buyruklarını dikkate almadılar. Mahvolan yasanın meyveleri değildi, o senin
olduğu için bu olanaksızdı.
33. Yasayı alanlar mahvoldular, çünkü onların içine ekilmiş olan
iyi tohumu güvenle saklamakta başarısız oldular.
34. Şimdi, genel yargı şudur: Tohum toprağa ekilir veya bir gemi
denizin üzerine konur ya da yiyecek veya içecek bir kabın içine.
35. Daha sonra eğer tohum, gemi veya kabın içindekiler harap olsa da, onları koruyan onlarla birlikte mahvolmaz.
35. Daha sonra eğer tohum, gemi veya kabın içindekiler harap olsa da, onları koruyan onlarla birlikte mahvolmaz.
36. Ama biz günahkârlar için bu durum farklıdır. Mahvoluş biz yasayı
alıp günah işleyenlerin başına gelir, çünkü yasa onu barındıracak olan
kalplerimize ekilmiştir.
37. Yasanın kendisi ise mahvolmaz, buna karşın, büsbütün kendi
görkemiyle yaşamda kalır."
38. Bu düşünceler aklımdayken etrafıma bakındım, sağımda büyük bir
acı içinde yas tutup yüksek sesle ağıt yakan bir kadın gördüm. Elbisesi yırtılmıştı,
başında küller vardı.
39. Düşüncemi bir yana bırakarak ona dönüp şöyle seslendim:
40. "Neden ağlıyorsun? Seni kederlendiren nedir?"
41. "Efendim" diye yanıtladı, "Lütfen, beni göz
yaşlarım ve kederimle baş başa bırakın. Yüreğimin acısı ve sıkıntım çok
büyük."
42. "Anlat bana" diye rica ettim, "Ne oldu
sana?"
43. "Efendim" dedi, "Otuz yıllık evliliğim boyunca
kısır ve çocuksuzdum.
44. Bu otuz yıl boyunca her gün, her saat, gece gündüz yüce
Tanrı'ya yalvardım.
45. Otuz yıl sonra Tanrım dualarımı yanıtladı. Sıkıntıma acıdı,
kederimi dikkate alıp bana bir oğul bağışladı. Çocuk kocama, bana ve bütün
komşularımıza ne büyük bir mutluluk getirdi! Güçlü Olan'a ne kadar çok
şükrettik!
46. Onu yetiştirirken büyük acılara katlandım.
47. Zamanı gelince onun için bir eş seçip düğün gününü belirledim.